22 Mayıs 2015 Cuma

Bir Adam'ın Günlüğü "Düşünmek"

Hiç birşeyi hissedemiyorum.

Koku,tat,sıcaklık...

Sinir sistemim enkaz altında, içim ağlamaklı.
Antidepresan düşseliyim.
Bomboşum.

Öylece oturmuş nemli duvarların oyuklarını inceliyorum...

Odamın gökyüzü iki kırkbeş betondan,
soyuttur yıldızları.

Dışarıyı seyrediyor yorgunluğum.
Camdan dökülüyorum kalabalığa bir kaç bakış atarak.

Demleniyorum...

Sakinim.

Ağır adımlarım yatağıma yöneliyor, uzanıyorum.

Omuriliğimin belimden başlayan cıtırtısı esnemem ile son buluyor.

Kırılıyorum.

Yorgunluğu vücuduma giydirdim bu gece...

Baş ucumdaki masanın sürgüsünü açıp sigara paketimi aldıktan sonra
içinden bir dal çıkarıp çalar saatimin yanındaki çakmağıma uzanıyorum.

Uyuşuyor eklemlerim.

Yatağımla bütün oluyorum.

Benden geriye hiç bir şey kalmadı, yaşama tutunmak için herhangi bir sebeb...

Artık eskisi gibi yazamıyor, düşünemiyorum.

Eskisi gibi bir kadına aşık olamıyorum.

Sevişirken bir vücudu hissedememek...

Buzullarımın eridiğini göremeyeceğim hiç bir zaman.

Cildim buruşuyor...

Ciğerlerimin tükendiğini hissedebiliyorum sadece.

Acı cekemiyorum.
Soyutlaşıyorum.

Ben hiçliğim.
Varolmamalıydım.

(ve adam derin bir uykuya dalar.)

-Grey Lavey





21 Mayıs 2015 Perşembe

Bir Adam'ın Günlüğü

Yalnızığın dip görüntüsüydü ağzımdan cıkan buhar,
Parmaklarımdan eksik olmayan kalemin yerini alıyordu sigaram.

Dönüp durduğum bu şehirde gökyüzü yoktu,
Adımlarımı uzay boşluğuna salıveriyordum ütopyamdan.

Ben boşluğum...

İçimi dolduramıyordu hiç bir güç, çıkıp ben burdayım diyemiyordum tanrıya seslenerek ki zaten göz önünde ki farkındalığımdan şikayetciydi günahlarım.

Kendimi kazanamadığım kadar kazandım şimdilerde bunu neye(kime) borçluyum bilmiyorum.

Akıl sağlığım bir şizofreni datası fakat genede iyiyim.

Sanırım..

Ruhum fosilleşmiş.
Bok çukurunda bir beden var etmek benimkisi.
Hiç bir parfümden güzellik var edemezdim.

Havaya sıktığım parfümünün toz halindeki görüntüsü ve içinde ki yapay şehvet kokusu burun deliklerimden zevk uçlarıma geçmişimizi enjekte ediyorken bir adamın terk edilişiydim ben.

Sanırım bu yüzden resetlendim.
Değiştim, yada  on bin parçaya bölünen o ceset bendim.

Bilemiyorum lanet olası...

Kayboluşlarımın bir önemi kalmadı.
Ölüyorum ve dirilmeyeceğim.

Dokunuşlarını hissedemeyeceğim kıyafetlerimin üstünden ki yakardın sen bir aralar tenimi kış mevsiminde..

Seni anmıyorum.
Seni yok ediyorum.

Anlatışlarımın yalnızlık dokusu incedir kağıtdan.

Seni yazıyorum...

Ve seni yalnızlığıma döküyorum kalemin donuk mürekkebinden yarım yarım.

- Grey Lavey




17 Mayıs 2015 Pazar

Paranoya

Kayboldum.
Nefes alışlarım kulağıma yabancı geliyor,
oturduğum yerden kalkıp terasa yöneldim.
Ilıman iklimin nemli rüzgarını ciğerlerime doldurmak için derin bir nefes...
İnsanları izliyorum tanrının gözünden,
Kafamın içinde korkulardan bir ordugâh bedenimi işgal etmek için boğazımda düğümleniyor.
Şehrin sesi kaosa sürüklüyor bilincimi.
Titriyor parmaklarımdaki depresyon.
Yüzümü semaya kaldırdım, özgür kıldığım gözlerimi kısıtlamıştı gri bulutlar. ilerim yoktu hep geriye dönüktüm sanki.

Bir karıncanın sorunlarıyım ben, 
bu gri şehrin soyut figürüyüm.

Yokum.

- Grey Lavey

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Izin ver sana geleyim ben?

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Kalabalık - Grey Asteliel

Imkansız içeriği.

Kaç canım kalmış - Kafamı hissetmiyorum - Stefan Asteliel

Bilinçaltının tarihsel Parçaları



Sonbahar'da bir gökyüzü..
boğuk ve koyu gri. tek başımayım yalnızlığı benimsemiş halde ıslak bir sokakta yürüyorum, herkes yabancı. evimin olduğu sokağa hızlı bir dönüş yapıp anahtarlarımı cebimden cıkarıp kendimi içeriye attım.
Soluklanmak için zaman sayıyor ciğerlerim.
kahvemi hazırlamak için mutfağın yolunu tuttum ve bardağımı alıp odama geciyorum. cam kenarındaki masama oturuyorum, tanrı ağlıyor o sırada..
camı hafifce aralıyorum,kalemimi ıslatan yağmur damlaları inceden parmaklarıma dökülürken bilincaltım boğuluyor..
ardından sigaramdan bir nefes daha cekiyorum düşünürcesine. sonrasında alt satıra inip gökyüzüne yalnızlığı sığdırılmış bir adamın hikayesini karalıyorum.

Hiç bitmeyecek gibi..

Bilinmezliğin tanımı benim son zamanlarda, tüm organlarım parçalanıyor.
kaburgalarımdan kırılmaya başlıyor geceleri ruhum, milyonlarca kum tanesine bölünüyorum sabahında..

Dört mevsim sonbahar yaşıyor yüz hatlarım,
Korneama çizilmiş bir galaksinin ipuçları.
Hafif bir yorgunluk var üzerimde,
Geçmek bilmeyen bir baş ağrısı kaşlarımı çatmama neden oluyor, kahve bardağından süzülüp buharlaşıyorum.

Yirmi izmaritin on sekizinde kanadım ben, ondokuzuma yürüyorum şimdilerde.
Donuk bakışlarım çatırdıyor omuriliğimden ve bir adım atmaya çalışıyorum acı cekercesine yarınlarıma. 

Sanırım özlüyorum.

Bilinçaltıma beton döktüm..
üstünde taso oynayan cocukluğumun yaz mevsimini özlüyorum.

Hiç anlamlandıramadığım fikirlerimin tanımsız kalması beni korkutuyor ve tanrı artık ben yaşlandıkça kayboluyor  avuç içlerimden.

Sanırım tüm bunları biraz olsun düşünmeyi bırakıp uykuya dalacağım. 

Kalemimi bu satırların üstüne bırakıyorum. 


- Grey Lavey